San Francisco Sokakları…

Amerika’da Yaşam maceramın başladığı ilk durak San Francisco… O kadar çok şey var ki anlatacak… Ceketini al, elinde bir avuç dolusu parıltıyı tut ve efsanevi şehrin sisli topraklarına merhaba de! kısıtlamalar, yasaklar mı ? Unut ! Çünkü burası San Francisco

Acayip, sıradışı, farklı kavramlar şehri… Adına ne derseniz deyin San Francisco için söylenecek en doğru söz bence şudur. ‘Diğer şehirler sizi şaşırtabilir, ancak San Francisco‘da siz kendinizi şaşırtacaksınız…

San Francisco büyüleyici atmosferiyle, gezginler için Amerika‘daki en popüler gezi rotalarından biri. Şimdi dilerseniz California’nın Gold Rush (Altına Hücum) zamanlarından beri popüleritesini hiç kaybetmemiş bu ışıltılı topraklarına girelim ve San Francisco gezilecek yerler nerelerdir? Nerede kalınır? Ne yenir-ne içilir? San Francisco’da yaşam nasıldır bir bakalım.

san francisco

San Francisco Hakkında Genel Bilgiler – San Francisco’da Yaşam

Manik altına hücum hareketinden mutlu hippilere kadar, iyi zamanlar ve toplumsal devrimlerin başladığı şehirdir San Francisco… Tüm bildikleriniz ucube kalabilirken, olmaz dedikleriniz de sıradan hale gelebilir burada .
1906 yılında meydana gelen yıkıcı deprem ve yangınlarla adeta yok olan şehir şimdilerde Kuzey California’nın teknoloji, kültür, finans ve ticaret merkezidir. Amerika Birleşik Devletleri’nin 13, California’nın ise 4.en kalabalık yaşam alanıdır. Batı Kıyısı’nın finans ve özellikle bilişim teknolojilerinin kalbinin burada atıyor olması San Francisco’nun Amerika’nın gelir düzeyi en yüksek yerleşimleri arasında da 7.sırayı almasına sebep olmuştur. Elbette bu yüksek kazanç, yüksek yaşam standartlarını yanında getirirken yaşam maliyetlerini de arttırır. San Francisco Amerika’da kira, yeme, içme, otopark gibi temel giderler ve yaşam açısından oldukça pahalı şehirler arasında en üst sıralardadır.

Kısaca kitap bilgilerine dalıp biraz da şehrin tarihinden bahsetmek isterim. San Francisco, 1776 yılında İspanyolların günümüzde Golden Gate köprüsünün bulunduğu yere bir kale ve adı Assisili Francesco ile anılan bir Hristiyan Misyoner Binası inşa etmeleriyle başlar. Sonrasında 1848’lerdeki California Altına Hücum döneminde hızlı bir büyüme sağlar. Böylece San Francisco kısa zamanda Batı Kıyısı’nın en büyük şehri haline gelir. Yukarıda da belirtmiş olduğum üzere 1906’daki yıkıcı deprem ve yangınlarla adeta yokolan şehir kelimenin tam anlamıyla küllerinden yeniden doğmuştur. II.Dünya Savaşı boyunca Pasific Cephesi’ne asker gönderilmesi ve savaştan sonra görevdeki askerlerin dönüşü, büyük göç dalgası, bölgedeki liberalcilik akımı ve diğer faktörler şehrin hızlı büyümesinde katalizör görevi görmüş ve San Francisco yükselişine devam etmiştir. Sonrasında gelişen hippi akımı, LGBT hakları hareketi ile San Francisco, Birleşik Devletler içerisinde liberalizmin adeta kalesi durumuna gelmiştir.

San Francisco Gezisi

Golden Gate’i haritanın üst kısmına aldığınızda, San Francisco’nun kusursuz şehir yapısı sizi karşılar. Doğusunda Golden Gate’e gidene kadar birçok Pier(rıhtım) bulunur. Köprü girişinin batısında ise Pasific’in muhteşem manzaralarını sunan sahil yollarıyla sizi görsel olarak etkileyeceğine emin olduğum bir tablodur bu.

Her büyük şehrin gurur duyduğu yapıları vardır, Coit Tower da San Francisco için böyledir. Kimileri estetik açıdan pek prim vermeyip bir yangın hortumuna benzetse de Coit Tower, mimari ederinin dışında Kuzey Plajı’nda Golden Bough günlerinde deniz kaptanlarına ev sahipliği yapmış ve halen tarihi Telegraph Tepesi’nde şehrin en iyi manzaralarından birine sahiptir. Coit Tower, San Francisco gezinizde mutlaka olmalıdır. Ayrıca Frida Kahlo’nun Büyük Diego Rivera’sının sosyal-realizm tarzından esinlenen ve 1933 yılında bitirilen duvar resimleri manzaraya ek keyifler sunar. Kulenin içine giriş ücretsizdir. Gitmişken kulenin üzerinden eşsiz şehir manzarasını kaçırmak olmaz derseniz asansörle yukarı çıkabilirsiniz. Ancak yukarıya çıkmak ücretlidir. Çıkış ücreti yetişinkinler $10, ileri yaştakiler ve çocuklar için ise yarı fiyatı civarındadır. Tabi bu rakamları gideceğiniz tarihe göre güncel olarak öğrenmeniz faydalı olacaktır. Ulaşım için isteyenler North Beach’ten Lombard Caddesi üzerinde yokuş aşağı keyifli bir yürüyüşle kuleye ulaşabilir. Yürümek istemeyenlerse Washington Square Park’tan bizim belediye otobüsleri tarzı Muni39 nolu otobüsle de gelebilirler. 

Manzara demişken özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler eminim Twin Peaks’e bayılacaktır. 360 derece eşsiz San Francisco görselleri için Twin Peaks şehrin en cazip noktalarındandır . Fotoğraf çekmeseniz bile şehrin yaklaşık 1000 feet yükseğindeki, coğrafi olarak da merkezinde olan bu iki tepeden mutlaka San Francisco manzarasını izleyin derim. 

san-francisco-amerika-gezilecek-yerler-mission-blue-butterfly
mission-blue-butterfly

Ayrıca Nisan ve Mayıs aylarında buraya gelirseniz çok tatlı bir sürprizle karşılaşırsınız. Çünkü bu zamanlar Mission Blue Butterfly adıyla bilinen kelebeklerin kozalarından çıkma dönemidir. Yeryüzünde sadece Twin Peaks ve San Bruno Dağı bu küçük kelebeklerin habitatıdır. Twin Peaks’in yamaçlarında görebileceğiniz birçok otantik bitkinin yanı sıra, Amerika Federal Hükümet’i tarafından nesli tükenmekte olduğu ilan edilen bu minik mavi kelebekçileri görmek eminim size keyif verecektir. 

San Francisco’da Mutlaka Görmeniz Gereken Yerler

San Francisco gezilecekler listesi oldukça uzun şehirlerden biridir, listemize devam etmemiz gerekirse; Fisherman’s Wharf’dan ilerleyebiliriz. Fisherman’s Wharf, adını ve karakteristiğini 1800’ler altına hücum zamanında körfeze göç eden İtalyan balıkçılarıdan almıştır. Zamanla İtalyan göçmen balıkçıların yaşadığı, avlandığı, yerel lezzetlerini özellikle de ünlü Dungeness yengeçlerini sundukları bir yerleşim olmuştur. Buradan Alcatraz’a bakarken mahkumların bu kadar kısa mesafeyi yüzerek neden kaçmadığına hayret edebilirsiniz. Ancak körfezin oldukça dalgalı ,soğuk ve tehlikeli sularını düşününce fikriniz değişecektir. Fisherman’s Wharf yeme içme dışında son derece konforlu otelleri barındıran da bir bölgedir.

San Francisco’da nereye gitsek listemize devam edersek. Pier39, Russian Hill, Nobb Hill, China Town ve Golden Gate Park ziyaretçilerin her zaman gözbebeğidir. Farklı renklere evet diyorsanız veya sadece merak ediyorsanız Castro District de şehrin eğlenceli duraklarından biridir.

Çiçek Çocukların Doğum Yeri- (Haight-Asbury)

1960’ların çiçek çocuklarının yeşerdiği Haight-Ashbury ise evet hippi hareketinin de başlangıç noktasıdır. Bölgenin her noktasında dönem kültürünün etkili bir şekilde yansımalarını görmek mümkündür. Bir zamanlar devrimcilere, Janis Joplin ve Grateful Dead gibi ünlülere ve hatta bazı tarikat liderlerine ev sahipliği yapmış, ‘Summer of Love’ hareketinin de başladığı Haight-Ashbury, San Francisco’da keşfedilmesi çok keyifli duraklardan biridir.

“Summer of Love”, 1967 yazında San Francisco’nun Haight-Ashbury bölgesinde ve Golden Gate Park’ta gerçekleşmiş toplumsal bir harekettir. Hareket ; Ana akım değerlerin ve materyalizmin reddi. Barışın, sevginin ve ifade özgürlüğünün savunulması. Psychedelic sanat ve müziğe odaklanma. Jimi Hendrix, Janis Joplin ve The Who’nun performanslarının yer aldığı Monterey Pop Festivali. “Sağlık hizmeti ayrıcalık değil haktır” ifadesinin oluşturulması. Ücretsiz yiyecek, konaklama, tıbbi bakım ve giyim sağlayan Haight-Ashbury faaliyetleri ile karakterize edilmiştir.

“Summer of Love” Haziran 1967’de başladı ve Ekim ayına kadar sürdü. Hippiler, beatnikler ve diğer karşı kültür figürleri de dahil olmak üzere 100.000 kadar genç bölgede bir araya geldi. Haight-Asbury bölgesi önceleri sanat, müzik, tiyatro ve edebiyat meraklılarından oluşan küçük bir topluluğa ev sahipliği yapıyordu. “Summer of Love”dan sonra ise dünya çapında karşı kültür etkinliklerinin merkezi olarak tanınır oldu.

San Francisco’ya kadar gelmişken Golden Gate Köprüsü’nü geçerek şehrin kuzeyini de mutlaka gezmenizi öneririm. Özellikle Sausalito ve Tiburon size bir tatil kasabası tadı yaşatacak restoranları ve evleriyle, sahil yürüyüşleri de yapabileceğiniz zevkli bir lokasyon olacaktır.

Şimdi dilerseniz San Francisco’nun en bilindik, en popüler diğer gezi noktalarından da biraz bahsedeyim.

Pier 39

San Fransisco rıhtımlarından en ünlüsüdür. İçerisinde iki katlı San Francisco hatırası alabileceğiniz hediyelik dükkanlarının bulunduğu mini bir alışveriş merkezi bulunur. Ayrıca en sevdiğim eğlence araçlarından olan bir carousel vardır. Çeşitli deniz canlılarıyla akvaryumuna ve Marina’nın hemen dibinde tombik tombik uzanan deniz aslanlarına ise bayılacaksınız. Çeşitli animasyon ve şovların da yapıldığı Pier39, çok keyifli bir gün boyu aile eğlence merkezidir.

Chinatown

Chinatown bildiğiniz üzere Çin dışındaki şehirlerde bulunan Çin kültürünü, yemeklerini ve hediyelik eşyalarını bulabileceğiniz Çin mahalleleridir. China Town, Çin’i merak eden ama oralara kadar gidemeyip bu kültürü deneyimlemek isteyenler için keyifli bir tercih olacaktır. New York ve San Francisco’da bulunan Çin Mahalleri oldukça geniş bir alanda kurulmuş olup, sokak levhaları, mağazaların iç ve dış dekorasyonlarıyla ziyaretçilerine Çin’e gitmiş hissi veren oldukça keyifli yerlerdir.

Ghirardelli Square

Benim gibi çikolata severseniz tam yerindesiniz. 1893 yılında Domenico Ghirardelli tarafından satın alınan şehrin bu bölgesine kurulmuş şimdiki adıyla ‘Ghirardelli Square’ deki çikolata fabrikası mutlaka gitmeniz gereken yerlerden. Ana merkezi burada olan ve pek çok franchise şubesine sahip bu çikolata merkezine eminim bayılacaksınız. Ayrıca üretim merkezinin de belirli bir bölümünü ziyaretçilere açıktır. Ama uyarmadı demeyin gezerken, leziz çikolata, dondurma ve içecekleriyle diyetinizi fazlasıyla bozacağınızı garanti ederim. ‘Ghirardelli Square’ çikolata tutkunlarının ve özellikle çocukları ile gelen ailelerin keyifle zaman geçireceği bir durak. Ayrıca hediyelik bulmakta zorluk çekenler için de oldukça eğlenceli ve niş ürünler bulabilecekleri bir yer. Kocaman bir çikolataya ya da güzel bir hediyeye kim hayır diye bilir ki…

Golden Gate

Golden Gate Bridge

Pacific Okyanusu üzerinde, San Francisco ve Bay Area arasındaki bağlantıyı sağlayan o ünlü asma köprüdür. Köprünün kırmızı olmasının sebebi ise malum San Francisco’nun sisler şehri olması. Yoğun sisli günlerde görünürlüğünü arttırmak adına böyle bir yöntem tercih etmişler. Köprüsü üzerinden San Francisco Muni ve Golden Gate transit toplu taşıma araçlarıyla geçebilirsiniz. Elbette özel aracınızla geçmek de tercih edilebilir. Ancak keyfini çıkarmak isterseniz, köprü üzerinde farklı bir bölümle ayrılmış olan alandan yürüyerek ya da bisiklet gezintisi yaparak köprüyü geçmenizi öneriririm.

Golden Gate Park

Köprü ile aynı ismi taşıyan Golden Gate Park ise,1871 yılında o zaman 24 yaşında olan William Hammond Hall tarafından Haight Street ve okyanus arasında kalan alana kurulmuş olup halen San Francisco’nun en büyük parkı ve cazibe alanlarından birisidir. Spor tesisleri, müzeleri, kültürel binaları, heykelleri, Japon bahçesi, gölleri ve doğa manzaralarıyla şehir sakinleri ve bu tarafa yolu düşen gezginler için güzel bir dinlence ve aktivite alanı oluşturan Park San Francisco gezi listenize mutlaka olmalı.

Park’da dinlendiyseniz gezmeye devam edelim mi ? Sırada San Francisco’ya gidip de olmazsa olmaz denecek bir yer var. Elbetteki Alamo Square bölgesinde bulunan Painted Ladies. Bu Victoria tarzı evler San Francisco ile adeta eş anlamlı şehrin en otantik görsellerindendir.

Painted Ladies( Victorian Houses)

san-francisco-painted-ladies

Renkleri ve tasarımlarıyla özellikle Victoria tarzını sevenler için işte hayalimdeki ev dedirtecek masalsı yapılar bunlar… Bu ev tarzı Kraliçe Victoria ve Kral Edward döneminde yaklaşık 48.000 adet yapılmıştır. Painted Ladies adınıysa Elizabeth Pomada ve Michael Larsen’in 1978 yılında yazdığı painted ladies kitabından almıştır. Dilerseniz hemen evlerin karşısındaki parkta yeşilliklere uzanabilirsiniz. Çimlerde bedeniniz dinlenirken gözleriniz de bu harika yapıların tadını çıkarır… Siz de San Francisco anılarınıza çok keyifli notlar eklersiniz.

San Francisco, Amerika’nın en popüler gezi rotalarından biridir. Böylece tüm büyük otel zincirlerinin şubesini şehir merkezinde bulabilirsiniz. Fakat şehri biraz daha San Francisco usulü yaşamayı tercih ederseniz, Bed&Breakfast tarzı hizmet veren Victoria evlerinden birinde konaklamanızı öneririm.

San Francisco Amerika’da toplu taşıma olan nadir şehirlerdendir. Bu açıdan ulaşım oldukça kolaydır. Hangi bölgede kalırsanız kalın gitmek istediğiniz yerlerle ilgili ciddi bir sıkıntı yaşamazsınız.

San Francisco Gezisinde Yapılmadan Dönülmemesi Gerekenler

Napa Valley

Şarap severler ve romantikleri de unutmadım tabikii…Sizler için NAPA VALLEY tek geçer tavsiyem olacaktır. Napa Valley, “The World’s Best Wine and Food Destination” ödüllü 400’den fazla şarap imalathanesine ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın en önde gelen şarap üretim bölgesi kabul edilen bu güzel vadiye gitmezseniz elbette olmaz. Akdeniz ikliminin getirisi ve eğitimli üreticilerinin titiz çalışmalarıyla üretilen yüksek kalite şarapları tatmak Napa’ya başlangıçtır. Sonrasında keyifli oteller, eşsiz vadi manzarasında kahvaltılar, gün batımında ödüllü şeflerin hazırladığı yemekler günlerinize eşlik edecektir. Dilerseniz sıcak hava balonuyla çıkacağınız gezintiler ya da şarap turları ise size yıllar geçtikçe değerlenen şaraplar tadında anılar bırakacaktır. Zevkiniz ne olursa olsun ,1858 yılında John Patchett ve hemen ardından 1861’de Charles Krug tarafından kurulan Napa Vadisi üzüm bağlarında Cabernet Sauvignon, Chardonnay, Pinot noir, Merlot, Zinfandel size eşlik ederken vadinin masalsı derinliklerinde sizi mutlu edecek bir keyif mutlaka bulunursunuz.

Yine şarap severler için küçük bir bilgilendirme yapmak isterim. Yılda 4.5 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği Napa’daki şarap evlerinde tadım için paket programlar bulunmaktadır. 3 ya da 5 kadeh merak ettiğiniz şarabı seçip ödeme yapabilirsiniz. Ayrıca satın almak istediğiniz veya merak ettiğiniz şarabı ücretsiz shot bardaklarda tatma şansınız da var. Kuzey California ‘da şarap içmek istiyorsanız Napa Valley tartışmasız doğru yer.

San Francisco Gezisi için ne kadar zaman ayırmalıyım ? San Francisco’da nereleri gezelim ? Yeme-içme Seçenekleri Nelerdir?

San Francisco gezmeyi sevenler için oldukça cazip rotalardan biri, bir kaç gününüzü mutlaka ayırmalısınız. Yukarıda size en çok ziyaret edilen yerlerden bir kaç derleme yapmak istedim ,şimdi biraz da genel olarak bakmak gerekirse ; Dünyada tek bir şehirde yemek yeme imkanınız olacaksa San Francisco restoranlarını tercih ediniz derim, zira bütün ülke mutfaklarını bir arada sunmasının yanı sıra, parmaklarınızı yedirecek derecede hazırlanan leziz, türlü çeşit deniz mahsulünü burada bulabilirsiniz. Şehirde her zaman, her bütçeye uygun ve kesinlikle lezzetli yiyecekler bulabilirsiniz. Mesela ,Fisherman’s Wharf’ ta ayaküstü yiyeceğiniz pavurya sadece bir göz şenliği değil, seyahatinizin de en hoş anlarından biri olacaktır.

San Francisco’da nerede kalınır ?

Amerika’da kişi başına düşen en çok restoran sayısı San Francisco’dadır. Özellikle Union Square bölgesinde konaklamak bu restoranlara kolay erişebilirlik sağlayacaktır. Union Square ayrıca şehir gezisi için birçok noktaya yakın olup, gece klübü, bar ve cafe seçeneklerinin de bol olduğu bir bölgedir. Cheesecake severler Cheesecake Factory’nin büyük bi şubesi de burada unutmayın. Ayrıca bu bölge her yere ulaşımı oldukça kolay ve nispeten daha hesaplı bir lokasyon olduğundan konaklamak için iyi bir tercih olacaktır. Öte yandan alışveriş severler de burada çok farklı ve renkli alternatiflere kolayca ulaşabilirler .

Sisler şehri San Francisco’da tam da ünvanına yakışır bir şekilde yazları da sis görme ihtimaliniz oldukça yüksektir. Genelde ılıman bir ikliminin hüküm sürdüğü bir şehir olsa da, konumu nedeniyle Körfez’in etkisini her zaman hissetmek mümkündür. Güneş batmaya yakın hava serinlediğinden yanınızda baharlık tarzı ceketler mutlaka götürün derim.

Yazının başında da belirttiğim gibi günümüzde San Francisco uluslararası finans , kültür,ticaret ve teknoloji merkezidir. Bu merkez olma durumu elbette farklı kültürel yapıları şehre taşımıştır. Klasik Amerikan tarzı yaşamın dışında özellikle Mission Street’te komşuluk, aile ve ghetto yaşamın kaynaştığı Hispanik, Yakındoğu ve Siyahi kültürün izlerini görmeniz mümkündür.

Öte yandan şehirde içerik açısından zengin kitap evleri, kültürel ve sanatsal aktiviteler sizleri beklemekte.

San Francisco’nun 50’den fazla tepesi ve dik yokuşları vardır. Bu yüzden yürümek bazen zorlaşır. Ancak yürüyüş için meydan okuyan bu şehri keşfetmesi her zaman eğlencelidir. Ama yok ben çok da challenge istemem diyenlerdenseniz size önerim şu olacaktır. Hani San Francisco sokakları diye bir dizi vardır ya işte o dizinin müzikleri eşliğinde San Francisco’nun simgelerinden biri olan Cable Car’la (tramvay)’la şehir turu harika bir seçenektir. Şehrin inişli çıkışlı eşşiz caddelerinde Cable Car gezisi inanın inanılmaz keyifli olacaktır.

San Francisco’da Ulaşım

Nostalji yapmak istemeyenler veya özel aracı olmayanlar için toplu taşıma olanakları oldukça geniş ve pratiktir. MUNI şehrin belediyesine ait toplu taşıma yönetim merkezidir. MUNI’ye bağlı otobüsler ve tramwaylar toplu taşımada rahat, hızlı ve güvenlidir. Bunun yanında Feribot(ferry) Hizmetleri ile Market Street’ten Sausalito’ya, Pier 39 ve 41’den Oakland, Angel Island, Sausalito ve Tiburon’a rahatlıkla gidebilirsiniz. Görüldüğü üzere San Francisco’da toplu taşımayla ulaşım imkanları Amerika’nın bir çok bölgesine göre oldukça kolaydır. Bunun yanı sıra elbette araç kiralayıp dilediğiniz şekilde ya da Uber’la ulaşım da tercih edilebilir. Araç kiralayacaklara ise küçük bir uyarıda bulunmak isterim. San Francisco’nun tüm büyüsü yanında karanlık taraflarını da görmezden gelemeyiz. Şehrin özellikle Downtown bölgesi güvenlik sorunları olan, Tenderloin gibi bölgeler içerir. Araç kiralayacaksanız San Francisco DownTown’da gezerken park ettiğinizde, araç içinde asla değerli birşey bırakmayınız. Çünkü araçiçi hırsızlıklar o kadar fazladır ki, belediye park yerlerinde bile hırsızlığa dikkat levhalarını görebilirsiniz.

Alcatraz, ünlü Lombard Street ve elbetteki Silicon Valley , bunları tabiki unutmadım. Onları detaylı olarak sayfanın ilerisinde paylaşıyor olacağım. Bölümü bitirirken şunu da belirtmek isterim ki San Francisco, LGBT dostu bir şehirdir. Hatta burası hareketin merkezidir. Bu şehirde kimse kimsenin yaşam tarzına karışmadan her renge yer verilmiştir. Yazımın başında da belirtmiştim ya bazılarımıza garip gelen şeyler bu şehrin rutinlerindendir. Ama emin olun, farklılıklar sizi rahatsız etmek yerine ortamı daha keyifli, eğlenceli bir hale getirir. San Francisco ve Castro District, genel geçerden farklı yaşam tarzlarını benimseyen gezginler veya sadece merak edenler için de keşfedilmeye değerdir.

San Francisco denince akla ilk gelenler

Lombart Street

San Francisco denince elbette ilk akla gelenlerden biri Lombart Street’tir. Lombart dünyadaki en dik ve kıvrımlı sokak olarak bilinir. Ama aslında San Francisco’da iki dik ve kıvrımlı sokağın olduğunu biliyor muydunuz? Ben de bilmiyordum. Sanıldığının aksine Lombard en dik ve kıvrımlı olarak bilinse de aslında diklik kavramı önceliklendirildiğinde bu başlık teknik olarak Potrero Tepesi’nde 20. ve 22.caddeler arasında kalan Vermont Sokağı’na aitmiş. Öte yandan Lombard’da sekiz Vermont’da yedi kıvrım bulunmaktaymış. Neyse onlar kendi aralarında kapışa dursun bana soracak olursanız elbetteki gezmek için kartpostallardaki görüntüleri aratmayan naif manzarası, rengarenk çiçekli balkonları ve bahçeleriyle Lombard’ın kıvrımlarından aşağı yürümek elbette en keyifli olanı. Trafiğe tek yön olarak açık bu sokağı, aracınızla geçmek de mümkün ama sokağın tadına varmak için yürümek daha eğlenceli.

Peki Lombard nasıl doğdu ? Malum San Francisco oldukça dik tepelerle dolu bir şehirdir. Bu,en başından beri şehir planlamacıları ve bölge sakinleri açısından mücadele edilmesi gereken bir durumdu. 1922’de, Lombard Sokağı’nın ev sahipleri, caddelerinin çok dik olduğuna karar verdiler ve daha yönetilebilir bir hale getirmek istediler. Bunun için bir dizi sekiz keskin dönüş oluşturma planını yarattılar. Aslında iki yönlü olan bu sokak 1939’da aşağı tek gidiş haline getirildi ve peyzajı yapıldı. San Francisco’nun dik yamaçlarını kullanılabilir hale getirebilmek için yapılmış bu çalışma ,günümüzde yıl boyunca çiçek açan ortancalarıyla görülmesi gereken çok keyifli yerlerden biri haline gelmiştir .

Alcatraz

Sadece Hollywood versiyonunu bilenler için Alcatraz’ın aslında oldukça zengin ve şaşırtıcı bir tarihi olduğu söylemek isterim. İç Savaş kalesi, ünlü federal hapishane, kuş barınağı, Batı Kıyısı’ndaki ilk deniz feneri ve Amerikan Kızılderili Kızıl Güç hareketinin doğduğu yer olması, (The Rock)’ ın büyüleyici hikayelerinden sadece birkaçı. Alcatraz Adası, ülkenin tarihine yaptığı önemli katkılar açısından ulusal tarihi dönüm noktalarından biridir. Ziyaret etmeyi planlayanlar veya daha fazlasını öğrenmek isteyenler için hadi bu gizemli adayı biraz detaylandıralım.

Alcatraz nasıl doğdu ?

Ada önceleri İspanyolların yönetimindeydi ve “La Isla de los Alcatraces” (Pelikanlar Adası) adını taşımaktaydı. 1848 yılında ABD yönetimine geçen Alcatraz, bir süre askeri amaçlarla kullanıldı. 1850-1933 arası ada için askeri dönem olarak bilinir. 1850’de Başkan Millard Fillmore tarafından askeri bölge ilan edilmiş ve Bay Area’nın savunması için kullanılmıştır.

1934-1963 arası ise Alcatraz için o ünlü mahkumlarıyla efsaneleşen hapishane dönemi olarak geçer. Hollywood filmlerinde yeraltı tünelleri ,perili zindanlarıyla gerçeğe dayanmayan bir çok hikayesi olsa da The Rock’ın şöhretinin asıl nedeni o çok bilindik mahkumları ve hala cevabı muallak olan acaba hiç kaçabilen oldu mu sorusudur.

1969-1971 yılları Kızılderililerin 20.Yüzyılda gerçekleştirdikleri en önemli eylemlerden biri olarak bilinen Alcatraz İşgali dönemidir. Aslında işgalci demek de ne kadar doğrudur tartışılır. Çünkü aslında Kızılderililer bu hareketleriyle zamanında kendilerine ait olan bir çok yer gibi, bu adadan da uzaklaştırılmış olmalarına karşı bir eylem yapmışlardır. Konuyu anlamak adına ada tarihinin daha da derinlerine inelim isterseniz.

Alcatraz’ın İşgali

İspanyol seyyah Ayala’nın 5 Ağustos 1775’te buraya ayak basması aslında yerliler için artık bu topraklarda sonun başlangıcıdır. Adada görülen pelikanlara atfen Pelikan Adası anlamına gelen “Isla de Alcatraces” adını aldığı düşünülen Alcatraz’a artık beyaz adamın eli değmiştir. Kızılderililer için yıllardır varoldukları topraklar şimdi direnişlerinin sebebi olmuştur. 1854’de ilk ışıklarını yakan Fenerse işgale karşı direndikleri için adaya tutsak edilen Kızılderililerin yüzlerini aydınlatmıştır. Sonrası zaten bilindiği üzere Alcatraz Adası’nın askeri amaçla kullanılmasıdır. Ardından ise O’na en çok ün getiren haline dönüşmüştür. Yani azılı katillerin ve casusların mahkum edildiği, Hollywood filmlerine konu olan bir hapishane olmuştur.

Alcatraz’ın İşgali

Gelelim işgalin detaylarına; 20 Kasım 1969’da Mohawk yerlilerinden 27 yaşındaki Richard Oakes liderliğinde 20 farklı kabileden 100 kadar Kızılderili 3 botla, Alcatraz ‘a çıkar. Kendilerini “Indians Of All Tribes” olarak tanıtan grup, “We Hold The Rock”mottosuyla daha önce iki kez gerçekleştirilen işgal eylemlerini tekrarlayarak, taleplerini dünyaya iletmeyi hedeflemektedirler. Daha önce 1964’te 5 Sioux yerlisi 1868 Laramie anlaşmasına dayanarak 4 saatlik bir işgal eylemi gerçekleştirmiştir. Sonrasında 9 Kasım 1969’da sembolik mesajlar içeren bir başka işgal eylemi bunu takip etmiştir. Bu ikinci işgalden 10 gün sonra 20 Kasım’da UCLA öğrencisi Kızılderililerin çoğunluğunu oluşturduğu tamamen silahsız ve barışçıl eylem ise tam19 ay sürecek ve böylece üçüncü ve en büyük işgal başlayacaktır.

Eylem boyunca San Francisco Körfezi bölgesinden binlerce Kızılderili de dönüşümlü olarak adaya gelir. Gelenler belirli sürelerde burada kalarak eylemcilere destek verir. Ayrıca Marlon Brando, Jane Fonda, Creedence Clearwater Revival, Grateful Dead, politika ve sanat dünyasından isimler, entelektüellerle, halktan Amerikalıların da olduğu birçok kişi eylemcilere yiyecek, içecek ve para göndermiş, tekneler sağlamıştır. Adada bu işgal süresince bir bebek bile dünyaya gelmiştir. Wovoka adındaki bu bebeğin annesi ve babası işgal sürecinde adada “Radio Free Alcatraz” adında korsan bir radyo kurup yayın bile yapabilmişlerdir.

Lider Richard Oakes’un üvey kızının ölümüyle adadan ayrılmasından sonra ise eylem ivme kaybetmeye başlamış. 11 Haziran 1971’de Federallerin adaya çıkarma yaparak son kalan 15 kişilik Kızılderili grubunu da etkisiz hale getirmesiyle Kızılderililerin 20.yüzyılda gerçekleştirdikleri en önemli eylemlerden biri sona erdirilmiştir. Ancak bu eylem hükümet tarafında karşılığını bulmuştur. Eylem sonrası Kızılderili sorunları yeniden gündeme gelmiştir. Bu önemli eylemden sonra Indian Reservation’larla ilgili iyileştirici adımlar atmak zorunda kalınmıştır. Tüm bunların ötesinde tüm dünya da artık Kızılderililerin sesini duymuştur. Onların sadece Western izlerken gördükleri karakterlerden öte olup halen soylarının sürdüğünün farkına varmıştır.

Alcatraz efsaneleri

san-francisco-amerika-gezilecek-yerler-alcatraz

Alcatraz,1971 yılına kadar Kızılderililerin idaresinde kalmıştır ve hala Onların izlerini görmek mümkündür. Ada iskelesinde okunan “Indian Landing” yani “Kızılderili Toprakları…”yazısı en çok dikkat çekendir. Alcatraz’la ilgili olarak bu bilgiler bence en dikkate değer detaylardandı.Bubların ötesinde zaten The Rock’ın Alcapone, Robert Franklin Stroud (Alcatraz Kuşcusu), George Kelly (Machine Gun), Bumpy Johnson gibi ünlü mahkumların gönderildiği “kaçılamaz” denen bir ada hapishanesi olduğu hepimiz tarafından bilinmekte. Adanın etrafını çeviren okyanus akıntısı ve soğukluğu da bu güvenlikli olma durumuna doğal olarak katkıda bulunmaktadır. Ama başta da belirttiğim gibi acaba kaçan var mı sorusu sanırım kafalarda cevabı netleşmemiş bir soru olarak kalmaya devam edecek ve bu “kaçılamaz ” efsanesine gölge etmeye devam edecek , öte yandan kaçış efsaneleri Hollywood için aksiyon dolu senaryolara esin kaynağı olmaya devam edecek. Ada’dan kaçan oldu mu bilinmiyor ama siz San Francisco gezinizde “Alcatraz” seçeneğini asla kaçırmayın derim .

Alcatraz’a Nasıl Gidebilirsiniz?

san-francisco-amerika-gezilecek-yerler-alcatraz-menu

Nasıl gideceğim derseniz? SF Municipal Railway (MUNI)’lerle Pier 33’e, oradan feribotla yarım saatte bir yapılan seferlerle,15 dakikada adaya geçiş yapılabilirsiniz. Seferler sabah 9.30 ‘da başlıyor. Ancak özellikle tatil günleri ve haftasonları oldukça yoğun olur. Bunun için önceden internetten bilet almak iyi olacaktır. Böylece çok sıra beklemez ya da istediğiniz saate geçiş bileti bulabilirsiniz. Küçük bir tavsiye daha; eğer Alcatraz’ı gezi planınıza aldıysanız günü kaybetmemek adına ada geçişinizi öğleden önce ya da öğleden sonra gününüzü bitirmeyecek şekilde planlamanızı öneririm. Çünkü bu şekilde uzun sürecek ada turundan sonra ,rıhtıma geri döndüğünüzde gününüzün kalanını değerlendirmek için fırsatınız olacaktır.

Ada’dan döndüğünüzde rıhtım boyunca yürüyüş mesafesindeki Pier 39’a uğrayabilirsiniz. Burada yemek yeme, dinlenme, hediyelik alışverişi veya adaya karşıdan bakarak fotoğraflamak keyifli seçenekler arasındadır. Aracınız varsa sahil boyunca günlük olarak park edebileceğiniz güvenli otoparklar mevcut. Gezinizin başında aracınızı buralara bırakıp, akşam dönüşünüzde sorunsuz bir şekilde teslim alabilirsiniz. Otopark ve feribot ücretleri için gitmeden önce lütfen internetten güncel fiyatlarını kontrol ediniz.

Silicon Valley (Silikon Vadisi)

Sanırım bilişimci olmamdan kaynaklı en çok merak ettiğim yerlerdendi Silicon Valley. Malum biz bilişimcilerin amiral gemisi orası. Gidip gördükten sonra ise düşündüğüm, malesef bizim ülkemizde hala bilişim sektörünün çok gerilerde olduğuydu. Umarım kısa zamanda bizler de bu anlamda ilerlemeler kaydedebiliriz. Öte yandan gezimizle ilgili bölüme dönüp kısaca Silikon Vadisi’nden bahsetmek gerekirse;

san-francisco-amerika-gezilecek-yerler-silikon- vadisi

SilikonVadisi, San Francisco Körfezi’nin güney kıyılarında Stanford Üniversitesi’nin de evi olan Palo Alto’daki teknoloji bölgesi. Santa Clara, San Jose, Alameda ve San Mateo tarafından çevrelenmiş bu lokasyon teknoloji devlerinin merkezi. Adını bilgisayar devrelerinde kullanılan yarı iletkenlerin temel malzemesi olan silikondan alan bölgede yüksek teknoloji bilişim ürünlerin araştırılması, geliştirilmesi ve pazarlanmasına dair çalışmalar yürütülmekte.

Silikon Vadisi’nin geçmişine bakmak gerekirse; Eski California Valisi Leland Stanford’un 1891′de Stanford Üniversitesi’ni kurması aslında bir nevi vadinin temellerinin de atılması anlamına geliyor.

1939 yılında Stanford mezunları Bill Hewlett ve David Packard üniversitenin de desteğiyle kampüs yakınındaki bir garajda Hewlett Packard (HP) şirketini kurmuşlardır. Sonrasında Stanford Dekanı’nın, üniversite çevresindeki arazileri teknoloji şirketlerine satmasıyla başlayan süreç bugün bölgenin dünya teknoloji üssü olmasının da ilk adımlarıydı. General Electric ve Eastman Kodak bu dönemde kurulan ilk şirketler arasında yer alır.

Silicon Valley nasıl kuruldu?

Shockley Semiconductor Laboratory, William Shockley tarafından 1956’da Beckman Instruments Inc.’in bir bölümü olarak kurulan yarı-iletken geliştiriciydi. Ayrıca Vadi’nin ismini aldığı silikonlu yarı iletken cihazlarda çalışmak üzere bilinen ilk yüksek teknoloji şirketiydi. Silikon Vadisi’nde ilk ödül William Shockley, John Bardeen ve Walter Brattain’in ilk yarı iletken transistorü icat ederek aldıkları Nobel’dir.

1957′de ise Shockley Semiconductor Laboratory’nin önde gelen bilim insanlarından sekizi Jean Hoerni, Julius Blank, Victor Grinich, Eugene Kleiner, Gordon Moore, Sheldon Roberts, Jay Last, Robert Noyce istifa ederek Shockley’nin yari iletken transistörünü geride bırakaran daha üstün Fairchild yarı iletken transistörünü geliştirdiler. Sonralarında bu istifa onlara hain sekizli diye çevirebileceğimiz “Traitorous Eight” denmesine de neden oldu. Shockley Semiconductor ise bu istifalardan sonra yeniden eski gücünü kazanamadı. 1960 yılında Clevite tarafından satın alındı. Şirket 1968’de ITT’ye satıldı ve kısa bir süre sonra resmen kapandı. Daha sonrasında ise sadece binası kalan şirket perakende satış mağazası olarak yeniden yapılandırıldı. 2015’e kadar, yeni bir bina kompleksi geliştirmek için binayı yıkma düşünceleri oluşmuşken 2017’ye gelindiğinde, bina alanı “Silikon Vadisi’nin Gerçek Doğum Yeri” olarak işaretlenen yeni tabelalarla yeniden Silikon Vadisi tarihindeki yerini güncelledi.

Silicon Valley’nin Gelişimi

Dilersiniz, Silikon Vadisi’ndeki diğer bazı önemli gelişmelere göz atalım . 1963′ta Doug Engelbert, Fair Stanford Araştırma Enstitüsü’nde ilk bilgisayar faresini geliştirmiştir. O sıralarda internette online sistemin temelleri de atılmıştır.

1968′de Traitorous Eight”den (Robert Noyce ve Gordon Moore) Fairchild’ı bırakarak Intel’i kurdular. Bu arada Shockley’den ayrılanlar 20 yıllık biz zaman dilimi içinde tam 65 şirket kurdu.

1971′e gelindiğinde ise Intel ilk mikroişlemci Intel 4004’ü geliştirdi. 1972’de ethernet temelli bu teknoloji LAN’larda (Local Area Network) veri alışverişini mümkün hale getirdi.  Bunlarla eş zamanlı olarak Xerox’un ,Palo Alto’daki araştırma merkezinde lazer yazıcı icat edilmiştir ve ilk dizüstü WYSIWYG (“What you See is What you Get”, yani “ne görürsen onu alırsın” sistemi geliştirilmiştir.

Steve Jobs’la Steve Wozniak 1976′da Cupertino’da ilk şirketlerini açarak, Apple markasını verdikleri bilgisayarlarının satışına başladılar. Ve 1994; Jerry Yang, Stanford Üniversitesi’nde bir karavanın arkasında Yahoo arama motorunu kurdu.

Ardından 1998’de yine Stanford mezunları Sergie Prin ve Larry Page Mountain View’da Google şirketini kurdu.

2004’e gelindiğinde ise olmazsa olmazlarımızdan olan Facebook sahnedeki yerini alıyor. O sıralarda Harvard’da okuyan Mark Zuckerberg tarafından kurulan Facebook sonrasında Palo Alto’ya taşınmıştır.

Günümüzde Silicon Valley

Bazı ülkeler Silikon Vadisi’nin benzerlerini inşa etmek istemiştir. Ancak Silikon Vadisi’nin aynısını inşa etmek şimdilik pek de mümkün görünmüyor. Vadi’deki bilindik tüm yüksek teknoloji markalarının kurucularının ortak yanı ise hepsinin Stanford Üniversitesi mezunu olmasıdır. Burası dünyanın çeşitli ülkelerinden beyin göçü alan adeta bir yetenek fabrikası. Bunun yanında önemli uluslararası firmalar, Silikon Vadisi’nde konumlanarak trilyon dolarlarlık bir pazar oluşturmakta. Çalışanların ise tahmin edebileceğiniz gibi yıllık gelirleri eş seviyedeki başka profesyonellere göre oldukça yüksektir. Ayırca Vadi’de işyerleri çalışanlarına maaşlarının dışında oldukça cazip imkanlar da sağlıyor. Spor tesisleri, ücretsiz yemek,masaj, kuru temizleme ve hatta bazılarının verdiği hisse senetleri bunlardan bazıları.

Silikon Vadisi, Intel, Cisco, Google, HP, Apple, Microsoft, Oracle, Nvidia, AMD, Facebook, Twitter gibi aklınıza gelecek tüm yüksek profilli teknoloji firmalarının merkezi veya çıkış noktasıdır. Hali hazırda Google’ın belirli bölümleri ziyaretçilere açıktır, siz de bizim yaptığımız gibi bu alanları gezebilirsiniz. Ziyaretçiler, belirli alanlarda çalışanlarla sohbet edebilirler. Ayrıca Google renklerinde bisikletlerle Vadi’de tur atmak oldukça keyiflidir.

Stanford University

Stanford, demiryolu şirketi sahibi iş adamı aynı zamanda California Valisi Leland Stanford ve eşi Jane Stanford tarafından kurulmuştur. Üniversitenin adı, çiftin tek oğulları olan ve 16 yaşında tifodan ölen Leland Stanford Jr.’dan gelir. Stanford Üniversitesi 32 kilometrekarelik bir alana kurulmuştur. Kampüste bulunan kurumuş bir göl, alışveriş merkezi, büyük bir stadyum, kapalı ve açık yüzme havuzları, tenis kortları, yiyecek-içecek merkezleri, mimari açıdan son derece ilgi çekici yapılardır. Ayrıca kampüste, çok sayıda Rodin(Düşünen Adam) Heykeli yer alır. Bunun yanında golf sahaları, kütüphaneler, 2 adet ilkokul, çocuk bakım merkezleri ve akademik birimler bulunmaktadır.

Kampüsün geniş olması nedeniyle, öğrenciler için yaya olarak dolaşmak güçtür. Ancak kampüsün düzlük bir alana kurulu olması ve yerleşkeye ev sahipliği yapan Palo Alto kentinin yaz-kış ılıman iklimi sayesinde, bisikletle tüm birimlere kolayca ulaşmak mümkündür.

Leland Stanford Junior Üniversitesi ya da bilinen adıyla Stanford Üniversitesi, California’da San Francisco’nun 40 km kadar güneydoğusunda bulunan özel bir üniversitedir. Dünyadaki en büyük üçüncü bütçeye sahip okul Silicon Valley’in de öncüsüdür. Cisco, Google, Yahoo, HP gibi teknoloji devlerinin kurucuları, temel taşları Stanford mezunu ya da öğrencisidir.

Üniversite, uluslararası akademik sıralamalarda, tüm dünya çapında sürekli olarak ilk 3’e girmeyi başarmıştır. Ayrıca Stanford Üniversitesi çok farklı alanlardaki bütün bölümlerinin bölüm bazındaki sıralamalarında da en üstlerde yeralır. Yolunuz o taraflara hazır düşmüşken gizemli mimarisiyle bu dahiler okulunu mutlaka gezin derim.

Bu arada San Francisco’da nerede kalınır derseniz? Otel rezervasyonu için lütfen tıklayın.

Buradan ünlülerin ve meleklerin şehrine geçmeye ne dersiniz?

BUNLAR DA İLGİLİNİZİ ÇEKEBİLİR...

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!